Filistin’e füze yağdıran İsrail’i protesto etme gerekçesiyle boykot edilen Starbucks’ta ipin ucu kaçtı. Öyle ki, bir kişi kahve içen insanları rehin alarak pompalı tüfekle Starbucks şubesini taradı. Kahve içen insanlara yönelik linç kampanyası, az daha bir faciayla sonuçlanıyordu.
Adana’da Starbucks’a pompalı tüfekle ateş açan saldırgan O.G.’nin ifadesi ise bambaşka bir tehlikeyi gözler önüne serdi.
Sözcü yazarı İsmail Saymaz’ın ulaştığı ifadede şüpheli şahıs, “Instagram’da gezinirken, Filistin’de ölenlerle ve yaralananlarla ilgili videolar izledim. Videolar beni aşırı etkiledi. Videoları izlerken Starbucks’a geldiğimi fark ettim. İçimde anlamadığım bir öfke patlaması oldu” dedi.
İNSANLARI REHİN BİLE ALMIŞ
Saldırı sırasında içeride bulunan çalışanlardan A.K., O.G.’nin 8-10 dakika insanları rehin aldığını belirtti:
“O.G. pompalı tüfekle iş yerinin girişine geldi. Müşterilerin bir kısmı dışarıya ve içeriye kaçtı. Çığlık attılar. O.G. ‘Çıkın, öldüreceğim sizi’ dedi. Tüfeği bulunduğumuz yere doğrulttu. Üç kez ateş etti. Yere yattık, saklandık. Kahve dağıtma yerinde çalışanların olduğu yere nişan alarak ateş etti. Yere yatmasam yaralanabilirdim. Yattığım yerde saçma izleri vardı. Ateş ettikten sonra bekledi. Rehin kaldık. Çalışanlar ve müşteriler dahil 30 kişi vardı. İçerideki şifreli odaya saklandık.”
“NAMLU BANA DOĞRULTULMUŞTU…”
İşçi S.S.G de şunları anlattı:
“Tüfeği kahve dağıtımı yapılan, benim bulunduğum yere nişan alarak ateş etti. Müşterileri aşağıdaki şifreli odaya geçmeleri için uyardım. Aşağıya hareket ettiğim sırada 3-4 el ateş etti. Ateş edilen yere baktığımda giriş ve kasa arasında kadın müşteri ve küçük çocuğu yerde oturup donakalmıştı. Tüfekliyle göz göze geldim. Namlu bana doğrultulmuştu. 15 – 20 müşterinin şifreli odaya girişini sağladım.”
“INSTAGRAM’DA GEZİNİRKEN ÖNÜME ÇIKAN VİDEOLARDAN ETKİLENDİM”
O.G. de ifadesinde şunları söyledi:
“Instagram’da gezinirken, Filistin’de ölenlerle ve yaralananlarla ilgili videolar izledim. Videolar beni aşırı etkiledi. Videoları izlerken Starbucks’a geldiğimi fark ettim. İçimde anlamadığım bir öfke patlaması oldu. İnançlı bir insan olduğum için iş yerine girip insanlara bağırarak ayrılmaları istedim. ‘Çıkın’ diye bağırdım. 20 saniye bekledim. İnsanlar çıkmaya başladı. Tüfeğimle cama iki el ateş ettim. Sağ doğru bir el daha ateş ettim. ‘Bu kahveyi içmeyin’ diye bağırdım. Sandalyeleri cama fırlattım. Tüfeği masanın üzerine bıraktım, polisi bekledim.”
OGÜN SAMAST: “GAZETE MANŞETLERİNDEN ETKİLENDİM”
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in katil zanlısı Ogün Samast, 2011 yılındaki savunmasında cinayeti planlarken bazı gazete manşetlerinden etkilendiğini öne sürdü. “Ben nereden bilirdim Agos’u, Dink’i diyen Samast, onlar da vicdan katilleri, neden getirilmiyorlar anlamadım” ifadelerini kullandı.
ODATV 21 KASIM’DA UYARDI
2004 yılında yaşanan bir “protesto” yeterli derecede araştırılmayınca Hrant Dink’in katledilmesine giden yolun önü açılmış oldu.
Odatv’den Gözde S. Kadıoğlu’nun yazısı şöyle:
Adı Yasin Hayal
1981 yılında Trabzon’da doğan Yasin Hayal, 1996 yılında Adıyaman’daki Menzil tarikatı dahil olmak üzere sağ cenahlı yapılanmaları yakından takip ederek 1999’da, liseyi bitirir bitirmez Büyük Birlik Partisi’ne bağlı, adı daha sonra Alperen Ocakları’na çevrilen Nizamı Alem Ocakları’na katıldı.
Öğrencilik hayatı dahil adı sürekli şiddet olaylarına karışan Hayal, 24 Ekim 2004’te Trabzon’daki bir McDonald’s restoranını, Ramazan sırasında yiyecek sattığı gerekçesiyle bombaladı.
Eylemden 6 gün sonra İstanbul’da yakalanan Hayal, bomba yapmayı Bakü’de Çeçen arkadaşlarından öğrendiğini, eyleminin bireysel olduğunu ve ABD’yi protesto amacını taşıdığını anlattı.
Bombalama eyleminde yer alan diğer isim ise Erhan Tuncel’di.
Erhan Tuncel ise o dönem Trabzon Emniyet Müdürü olan FETÖ’cü Ramazan Akyürek’in haber elemanıydı.
Ramazan Akyürek, Hrant Dink öldürüldüğünde de Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanıydı!
Erhan Tuncel de tıpkı Yasin hayal gibi Trabzon’da Alperen Ocakları’na gidiyordu. Erhan Tuncel’in diğer özelliği ise FETÖ’nün “Işık Evleri”nde kalmış olmasıydı.
KATİL OGÜN SAMAST
Ramazan Akyürek’in Erhan Tuncel’i haber elemanı olarak seçmesi de tesadüf değil…
Erhan Tuncel katil Ogün Samast’a Hrant Dink’in fotoğraflarını veren kişiydi…
19 OCAK 2007
Hayal, Hrant Dink’in katili Ogün Samast ile 19 Ocak 2007’de bağlantıya geçti. Samast’a cinayet fikrini verdi, ayrıca suikast işi için ona para desteğinde bulundu, ona bir tabanca ve mermi dolu bir şarjör verdi.
Agos gazetesinin genel yayın yönetmeni Hrant Dink, 19 Ocak 2007’de İstanbul’da gazete binasının önünde, güpegündüz tabancayla arkasından ateş edilerek öldürüldü.
Ardından çıkan bilgiler cinayetin FETÖ tarafından organize edildiğini ortaya koydu…
Şöyle ki..
Yasin Hayal’in telefonları Emniyet tarafından 8 Kasım 2005’ten 19 Ocak 2007’ye kadar dinlendi.
Erhan Tuncel’in telefonları da 2006 tarihinden Hrant Dink’in öldürüldüğü tarihe kadar dinlenmişti.
Hatta, polis muhbiri Erhan Tuncel, Trabzon Emniyet İstihbarat Şubesi’ne birçok kez Yasin Hayal’in planlarını rapor etmiş ve Hrant Dink’e saldırı yapılacağı bilgisini vermişti.
Yani Emniyet İstihbarat Dairesi Dink’in öldürüleceğini biliyordu. Trabzon’daki Santa Maria Katolik Kilisesi Rahibi Andrea Santoro’nun 5 Şubat 2006’da öldürülmesi de o dönem çok tartışıldı.
ABD’Yİ PROTESTO ETMEKTEN DİNK CİNAYETİNE
Yasin Hayal’in Mc Donalds’ı bombalama eyleminden sonra önlem alınmaması gazeteci Hrant Dink’in katledilmesine kadar ilerledi.
Benzer olaylara dünyanın farklı yerlerinde de rastlamak mümkün.
Christian Today, Hristiyan nüfusa yapılan nefret saldırılarının özellikle Avrupa’da yükselişe geçtiğini yazdı. Yalnızca 2022 yılında 30 Avrupa ülkesinde gerçekleşen 748 kayıtlı saldırı bulunuyor. Bir önceki yıl bu rakam 519 olarak belirtiliyor.
Saldırıların hedefi genellikle kiliseler, en çok kilise saldırısı ise Almanya’da kaydedilmiş. Fransa, İtalya ve İngiltere onu takip eden diğer Avrupa ülkeleri…
Saldırılan yerler kiliselerle sınırlı değil; Hristiyan işletmeler, hatta okullar bile zaman zaman hedef alınabiliyor.
Benzer bir durum İsrail-Hamas çatışması gerekçesiyle McDonald’s ve Starbucks şubeleri başta olmak üzere yine gözümüzün önünde yaşanıyor. Türkiye’de de zaman zaman kahve dükkanlarında oturanların içecekleri ellerinden alınıp atılıyor, ya da fast food zinciri şubelerine fareler bırakılıyor…
Amaç masum gözükse de bu tip protestolar yakından takip edilip işlem yapılmadığı sürece şiddetin her an doz artırması veya daha büyük bir felakete sürüklenmesi an meselesi gibi görünüyor…